-
1 petit
I1 pas grand küçük [cy'ʧyc]2 jeune küçük [cy'ʧyc]♦ petit frère / petite sœur küçük kızkardeş3 peu important küçük [cy'ʧyc]4 petit ami / petite amie sevgiliIIn m fküçük [cy'ʧyc]petit à petit yavaş yavaş -
2 petite
I1 pas grand küçük [cy'ʧyc]2 jeune küçük [cy'ʧyc]♦ petit frère / petite sœur küçük kızkardeş3 peu important küçük [cy'ʧyc]4 petit ami / petite amie sevgiliIIn m fküçük [cy'ʧyc] -
3 coquin
-
4 coquine
-
5 léger
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
6 leʒɛʀ
1 en poids hafif [ha'fif]2 faible hafif [ha'fif]3 diététique hafif [ha'fif]4 pas fort hafif [ha'fif]5 insouciant hafif [ha'fif]♦ prendre qqch à la légère bir şeyi hafife almak -
7 maigre
-
8 exigu
-
9 exiguë
-
10 poney
-
11 lueur
n f1 zayıf ışık2 une lueur de az bir miktar◊Il reste une lueur d'espoir. — Küçük bir umut ışığı kaldı.
-
12 pudeur
-
13 bête
In fhayvan [haj'van]◊Une petite bête courait sur sa main. — Elinin üstünde küçük bir hayvan yürüyordu.
IIaptal [ap'taɫ]◊Il n'est pas bête. — O aptal değil.
-
14 s'identifier
v prse confondre özdeşleşmek -
15 village
-
16 ville
n f1 kent [cent]2 en ville kent merkezinde◊Elle fait des courses en ville. — Bayan kent merkezinde alışveriş yapıyor.
-
17 pochette
-
18 fort
I1 puissant güçlü [ɟyʧ'ly]2 important kuvvetli [kuvvet'li]3 şişman4 compétent kuvvetli [kuvvet'li]◊Elle est très forte en orthographe. — Bu bayanın imlâsı çok kuvvetlidir.
5 aromatisé sert [seɾt]II1 en forçant kuvvetle2 avec puissance sert [seɾt]◊Il pleut fort. — Yağmur sert yağıyor.
◊Elle parle fort. — Bayan yüksek sesle konuşuyor.
n mcitadelle küçük kale -
19 rond
I1 en cercle yuvarlak [juvaɾ'ɫak]2 gros değirmi3 chiffre rond yuvarlak rakamII1 tout rond yusyuvarlak◊Cela fait dix euros tout rond. — Yusyuvarlak on euro eder.
2 tourner rond tıkırında gitmekn mçember [ʧem'beɾ]♦ en rond çepeçevre -
20 ronde
I1 en cercle yuvarlak [juvaɾ'ɫak]2 gros değirmi3 chiffre rond yuvarlak rakamIIn f1 cercle rondo◊Les enfants font une ronde. — Çocuklar bir rondo yapıyorlar.
2 surveillance yoklama [jokɫa'ma]◊Le gardien fait sa ronde. — Bekçi yoklamaya çıktı.
- 1
- 2
См. также в других словарях:
küçük — sf., ğü 1) Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm. M. Ş. Esendal 2) Yaşı daha az olan Ortanca ve küçük ablalar ... beni,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir bardak suda fırtına koparmak — önemsiz, küçük bir sorunu büyütmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük — is. 1. İt balası. Küçüyü qovmaq. Küçüyü yedirtmək. 2. Uşaq, bala mənasında (yüngül söyüş kimi işlənir). Küçüyün biri. – <Rəhim xan:> Amma məni heç bir şey yandırmırdı, o balaca küçük Nadirin öyünməsi. C. C.. <Hacı Manaf:> Axtar,… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
bir çiçekle bahar (veya yaz) olmaz — 1) küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz anlamında kullanılan bir söz 2) çapkın kimseler için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir fincan (veya bir acı) kahvenin kırk yıl hatırı vardır — iyilik küçük de olsa unutulmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük burjuva — is. Gelir düzeyi düşük şehirli halk Nihat Bey sürekli yükselmek isteğiyle yanıp tutuşan, alaturka bir küçük burjuvadır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük önerme — is., fel., man. Bir tasımda, küçük terimi taşıyan öncül, minör … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük ünlü uyumu — is., dbl. Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlülerden (o, ö, u, ü) sonra dar yuvarlak (u, ü) veya düz geniş (a, e) ünlülerin gelmesi, küçük sesli uyumu: Evler. Etek. Salkımlar. Ördek, Okul, Sucuların… … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük dağları ben yarattım demek — çok böbürlenmek, kibirlenmek Aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet ... varken ... o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir damla — sf. 1) Çok az Bir damla olsun su yok. 2) Çok küçük (çocuk) … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir parmak — sf., ğı 1) Parmak ucuyla alınan miktarda 2) Çok küçük (çocuk) Bir parmak şeye karşı bu kadar insafsız olmayın. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük